• Anasayfa
  • Sanat Tarihi ve Akımlar Hakkında Bilgiler
Sanat Tarihi ve Akımlar Hakkında Bilgiler

Sanat Tarihi ve Akımlar Hakkında Bilgiler

Sanatta görüş, duyuş, anlayış bakımından yenilikler ortaya koyan, farklılık gösteren harekete "sanat akımı" denir. Bir başka deyişle belli bir tarihsel süreçte aynı sanat anlayışına sahip sanatçıların oluşturduğu topluluktur akım.
Hemen her sanat akımı ortaya çıktığı dönemden itibaren belli bir süre edebiyat ortamında kendine yer edinmiş, bu akımın temsilcileri ortaya koyduğu yapıtlarla toplumda yankı uyandırmışlardır.
Sanat akımları, yepyeni bir düşünce ortaya atarak toplumların günlük yaşamında, özellikle de kültürel yaşamında önemli değişiklikler meydana getirmiştir.
Sanat akımlarının çoğu, varlıklarını kendinden önceki akımın varlığına borçludur. Çünkü birçok sanat akımı, kendinden önceki sanat akımına tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Art Nouveau
Art Nouveau zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır. Köklerinin Britanya merkezli Arts&Crafts hareketine dek gittiği söylenebilir. Avrupa ve Amerika’yı etkilemiştir.
19. YY sonu ve 20. YY başında etkili olmuş bu akım ülkemizde 1900 Sanatı ya da Yeni Sanat adlarıyla anılmakla birlikte birçok Avrupa ülkesinde bölgesel olarak değişik adlarla anılmış , adlara uygun olarak ta uygulamaların niteliklerinde değişiklikler görülmüştür.
Modern Style, Yellow Book Style, Fin de Siecle Style, Jügenstil, Secession Stil bölgesel olarak kullanılan adlara örnektir. Stilin ilk aşamalarındaki mimarlıkta aşamalar daha belirgindir; kullanılan abartılı barok stili benzeri dekoratif bezeme ve süslemeler sebebiyle Floral Style, Style Coup De Fouet (Kamçı Vuruşu Stili) ve Style Angouille (Yılanbalığı Stili) olarak da anılmıştır.
Ortaçağ gotik sanatını savunan İngiliz estetikçi ve tarihçi John Ruskin’den etkilenen; Praeraphaelit grubu üyesi William Morris, mutlulugun el emeğiyle elde edilebileceği, işçi kesiminin yasama sevincine bu tür çalışma ile ulaşabileceği inancındaydı . İnsan ile maddenin arasına giren makinenin , dolayısıyla endüstriyel gelişimin güzelliği yok ettiği görüşündeydi. Yalnız ve yalnız insan elinin maddeye can verebileceği , ortaçağ sanatçılarının eserlerinin mükemmelliğinden aldıkları zevkle özgür ve mutlu olduklarını savunuyordu.
Sosyalist fikirlere sahip W. Morris, sanatı , el emeği niteliğiyle geniş halk topluluklarına mal etmek suretiyle demokratlaştırmak istemiş, sanat kurumları açmış ayrıca imal ve satışın bir arada gerçekleştiği atölye-mağazası Morris Company’i açmıştır (günümüz meslek okulları niteliğinde).
Doğruluğu tartışıladursun W. Morris’in bakış açısı birçok sanatçı tarafından benimsenmiş, desteklenmiş ;bu yolla el sanatlarına dayalı bir sanat akımı oluşmuştur. Endüstriyel gelişmelerle ev yapımı ürünlerin pahalı kalmasıyla fakir işçi kesim yerine zengin koleksiyonculardan rağbet görmüştür. Kısaca endüstriye yenilmiştir.
Art Nouveau ismi 1896 yılında Paris’te açılmış olan , dekoratif mobilya ve aksesuar satan bir mağazadan gelmektedir. Devlet salonuna kabul edilmeyen sanatçıların da bu tur eşyaların alım satımıyla ilgilenmeye başlamasıyla akım güçlenmiş ve anti akademik bir nitelik kazanmıştır.
Art Nouveau zamanla klasizmi reddetmiştir. Bu toplumsal değişimi de yansıtan bir durumdur. Darwin sonrası bir toplumda, Tanrının varlığının ancak sorgulanabildiği bir zamanda, insan ruhunun karanlık yanları ortaya çıkmaya başlamıştı. ”Fin de siecle” yani “yüzyılın sonu” sanatçıları ve yazarları sis ve loşluğu parlak gün ışığına yeğlerler. Paris gece hayatından, dansçılar ve hayat kadınlarından ilham alan grafik çalımsalar, mimaride Victor Horta’nın Loie Fuller’e tasarladığı tiyatro binası bunu kanıtlar niteliktedir.
Klasizme sırtını dönen Art Nouveau sanatçıları ilhamı öncelikle doğada aramışlardır. Bitkisel motifler, kadın figürleri kıvrılan bükülen çizgiler akımın etkilediği her alanda kullanıldı. Bitkileri ve hayvanları düzenli kompozisyonlarda statik bir formda kullanan eskilerin aksine doğanın dinamik kuvvetleri dile getirilmeye çalışılmıştır.
Demirin yapı malzemesi olarak kullanılması (1889 Paris Fuarı için yaptırılan Eiffel Kulesi) mimari için önemli bir devrim hareketi olmuştur. Demir; metro girişlerinde, yapıların değişik bölümlerinde, günlük yaşam araç ve objelerindehem fonksiyonel hem de süs olarak (fer forge) değerlendirilmiştir.
Demirin kullanımının yanı sıra Art Nouveau’nun karakteristikleri :camın (vitray) yoğun kullanımı bunun bir sonucu olarak ışık ve aydınlatma çözümleridir. Aydınlatmanın önem kazanmasıyla cam pencerelerle aydınlatılan (misterious light) merdiven yada hollerin merkez olarak yerleştirildigi yeni bir plan düzenine gidilmiştir.
Art Nouveau mimarlık sanatı 3 aşamada incelenebilir:
1896-1900yılları arasında başka stillerin yansımalarının net olarak görüldüğü bu dönemde Neo-Barok denilebilecek motifler ve bitkisel bezemeler ön plandadır.
“Gotik’i taklit ya da tekrar etmemeli sadece (ona) devam etmeliyiz” diyen Anton Gaudi yapıtlarında renkli yüzeyler, dalgalı formlar bol dekorasyon ve organik motifler kullanarak bu akımın ilk örneklerini yaratmıştır. Gotik mimari ve Catalan mimarisinin bir sentezi de sayılan yapıtların her yerinde süsleme öğeleri olarak bükük, kıvrık çizgili hacimler kullanılmıştır.
1905-1914 yılları arası geçiş aşamasıdır. Bu dönemde dekoratif süsler sadeleşmiş , çizgiler stilize edilmiş, eğri çizgiler çokgen ve küpler oluşturmaya başlamıştır.
1925’te uluslararası stil uygulamaya geçmiş; eğriler-geometrik figürler, yoğun dekor-sistematik sadelik, fantezi-fonksiyon paralellikleri vardır.
Art Nouveau'nun el sanatlarını yayma ilkesi 20 y. y. da endüstriyel tasarım ekonomik ilkesini oluşturmuş , el sanatlarının fonksiyonel olması gerekliliği vurgulanmıştır. Mimarlıkta da form fonksiyonu izler. Style Internationale aynı zamanda kübik hacimler oluşturur, düz yüzeyler teras nitelikli katlar bu formları tamamlar; yalınlaşan tasarımda yüzeyler dik açılarla birleşir. Bu mimari stilinin tanınmış temsilcileri arasında Le Corbusier, Walter Gropius, Mies Van Der Rohe, Avlar Aalto sayılabilir.
 
 Ashcan Ekolü
New York'lu 20. yüzyıl başında aktif bir realist sanatçı grubu. Akademi tarafından kabul gören konuları reddetmiş; hayatın (ve şehir hayatının) tekdüze hatta bazen rahatsız edici ve çirkin yanlarına yoğunlaşmışlardır.
 Barbizon Ekolü
Barbizon ekolü, 19. yüzyılda Fransız bir ressam grubu tarafından uygulanan manzara resmi tarzını tanımlamak için kullanılır. Daha önceki idealize manzara resmi reddedilmiş, çoğunlukla açık havada doğrudan gözlem yoluyla daha serbest ve gerçekçi eserler meydana getirilmiştir.
 Barok
Avrupa'da yaygınlaşan Barok sanatta bir anlatım biçimidir. Aslında başlangıcı ve bitişi için kesin bir tarih verilemez ama 16. ve 18. yüzyılları arasında oluşup şeklini almış bir dönemdir. Mimarlık, müzik, resim ve heykelin etkileyici temalar altında birleştirilmesi amacını güder. Abartılı hareket duygusu ve net gözüken detayları ile dönemin müzik ve edebiyatında da kendini gösterir. Yoğun bir etki bırakan bu anlatım biçimi kendi alanında fazla eser verildiğinden bir dönem adı olarak anılmaya başlanmıştır. 1600'lerde Roma'da kilise etkisinde doğmuşsa da tüm Avrupa'ya yayılmıştır.
Mimaride Mimar Louis Le Vau ve bahçeci Andre Le Notre tarafından yapılan Versailles Sarayı , Barok Mimarisinin en tipik örneklerindendir. Bunun yanında resimde Caravaggio, Rembrandt, Rubens, Vermeer; heykelde Gianlorenzo Bernini; müzikte Johan Sebastian Bach, Antonio Vivaldi, L'Estro Armonico, Domenico Scarlatti, Georg Friedrich Handel, Georg Philipp Telemann Barok tarzında eser vermiş kişilere örnek teşkil edebilir.
 Dışavurumculuk
Doğanın olduğu gibi temsili yerine duyguların ve iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl Avrupa sanat akımı. Bozunmuş çizgi ve şekiller, abartı renkleri ile duygusal bir iz bırakmayı hedefler. V, ncent van Gogh bu hareketin öncüsü kabul edilir.
Erotik Edebiyat
Erotik edebiyat, birey ya da topluluk olarak insanın erotik yaşamını gözlemci, itirafçı, eleştirel, dadaist ve benzeri şekillerde ortaya koyan edebiyat türüdür. İlk ve en başarılı örneklerini Pierre Louys, Sappho, Marquis de Sade gibi isimler vermiştir.
Fransız edebiyatında asıl yerini bulan bu tür, Geç Amerikan döneminde de büyük ilgi görmüştür. Dünya genelinde, bu türdeki eserlerin büyük çoğunluğu başta sansürlemeye, yasaklamaya uğramıştır.
 Fotorealizm
Fotorealizm, fotoğraf, özelliklerinin ve kalitesinin resmedildiği, 1960 ve 1970'lerde yaygın bir akımdır.
 Happening
Happening, teyatral doğası olup senaryo dahilinde olmadan, doğaçlama yoluyla yapılan bir çeşit sanatsal etkinliktir. Terim olarak ilk defa Allan Kaprow'un "6 Bölümlük 18 Happening" (18 Happenings in 6 Parts) isimli eserinde kullanılmış ve yaygınlaşmıştır. Slayt gösterileri, dans, koku ve tad gibi hislere hitap eden etkinliklerin sahnelenmesi ve tecrübe edilmesi ön plana çıkar. Birçok örneğinde izleyici katılımı önemlidir ve ortaya çıkan estetik etki, tecrübe edilen etkinliklerin bileşimidir.
Claes Oldenburg'un "Dükkan" (Store) (1961), "Oto-bedenler" (Autobodies) (1963), ve "Yıkamalar" (Washes) (1965); Robert Rauschenberg'ün "Harita Odası II" (Map Room II) (1965); Robert Whitman'ın "Amerikan Ayı" (The American Moon) (1960); and Kaprow'un "Çağrı" (Calling) (1965) isimli eserleri önemli happening'ler arasında sayılabilir.
 Minimalizm
Minimalizm, modern sanat ve müzikte, kökeni 1960'lara giden, sadelik ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akımdır. ABC sanatı, minimal sanat gibi tabirlerle de anılır.
 Görsel Sanatlarda Minimalizm
Soyut dışavurumculuğun biçime ve duyguya verdiği aşırı öneme karşı bir tepki olarak, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmek ve ifade, tarihsel, sembolik anlamlarını minimuma indirmek amacıyla hareket eden minimalist sanatçılar, nesnelere ve nesnelliğe olan bu ilgi nedeniyle genellikle heykel üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu alandaki önemli isimler arasında Carl Andre, Sol LeWitt, Robert Morris, Richard Serra, Donald Judd, Dan Flavin sayılabilir. Süreç Sanatı, arazi sanatı, performans sanatı ve enstalasyon sanatı minimalizmden etkilenerek ortaya çıkmıştır.
 Müzikte Minimalizm
Görsel sanatlara benzer şekilde, müzikte de minimalizm, biçimciliğe tepki olarak çıkmış, müzikteki duygusal sterilliği, entellektüel karmaşıklığı ve diğer biçimleri ortadan kaldırma amacı gütmüştür. Tarihi veya duygusal izlenimleri en aza indirgemek için melodi ve harmonide basitlik ön plana çıkarılır, tekrarlara önem verilir. Elektronik enstrümanların kullanımı da bu amaca uygun olduğundan yaygındır. Minimalist besteciler arasında Philip Glass, Steve Reich, Terry Riley, La Monte Young ve John Adams sayılabilir.
 Modernizm
Kültürel anlamda modernizm, 19. yüzyılda geleneksel anlamdaki edebi, sanatsal, sosyal organizasyon ve gündelik yaşamın geçerliliğini yitirdiği fikriyle ortaya çıkmıştır.
Akımlar
 MANiERiSM
Ronesans anlayisini takip eden surecte ve daha sonrasinda Avrupa'ya ve Avrupa ulkelerinin deniz asiri somurgelerine uzun sure hakim olan barok sanattan once kisa bir sure icin etkin olan akima manierism denir.
Bu sanatin gercek oncusu Michalengelo Buonarroti olarak gosterilir.Butunuyle kopmus gorunmesede Ronesans anlayis ve kurumlarina karsit bir tavri vardir. Bu surecte avrupanin tum dini ve sosyal kurumlarinin kokten sarsildigi ve reform hareketlerinin guc kazandigi bir zamani kaplar. Kiliseye ve sosyal otoriteyle birlikte tam anlamiyla bir yenilenmeye giren sanat cevreleri bu belirsiz ve degisken ortam icerisinde eskiden tam anlamiyla kopmamis gibi gorunsede ona karsi cikan bir tavir icindedir. Ronesansin dengeli ve uyumlu formlari bozulmus hareketlenme ve uzama egilimiyle geometrik belirlilik ve cizgisel butunluk kaybolmustur. Bu akim kurallara karsi cikan tavriyla belirsizlikler ortaminin kaosunuda yansitmaktadir.
Michalengelo Buonorroti (1475-1564)-Jacopo Carucci da pantormo (1494-1556)
Francesco Parmiagianino (1503-1540)-Pieter Veronese (1525-1569)-El Greco (1541-1614)
 BAROK
17. y.y. basindan 18. y.y. son ceyregine kadar uzanan Avrupa sanatina hakim olan bu akima barok ismi bir yakistirmadir. Barok sanati herseyden once karsit reform hareketiyle dogmustur. Bu sebeplede ana kaynagi Roma ve Papalik cevresinde sekillenen anlayistan beslenmistir. Ronesans anlayisina ve reform hareketlerinin getirdigi yeni anlayislara karsi bir propogandayi hedefler. Kaybedilen hristiyan ruhun yeniden kazanilmasi ve ruhsal kurtulus icin seslenmeye donusmustur. Bu sebeple yogun bir psikoloji birikimi ve duyarliligi bunyesinde toparlamaktadir. Merhamet ve acima, ihtiras ve heyecan gorkem ve sasirtici bir taskinlikla yogrulan barok eserler; dini ve din disi konularda buyuk bir tesir gucune sahiptir. Ronesansa hakim olan geometrik ve sinirli formlar ve cizgisel renkler ve isiklarla dagitilmis olan formlarin psikolojik etkinlik kaynagi olarak renk anlayisi hakim olmustur. Kullanilan renklerde isik ve golge kullaniminin denetimi altinda derin bir duyarliliga yonelmistir. Barok sanat mimari alanda muhtesem eserler vermistir.
Barok anlayisinin en son sureci icerisinde duyarlilik ust duzeye cikmis ve bu surec barok sanattan farkli ozellikler gostermeye baslamistir. Bu surece ROKOKO adi verilir.
Caravaggio (1573-1610)-Annibale Carracci (1560-1609)
Giovanni Battista Tiepolo (1696-1870)-Antonio Canaletto (1697-1768)
Francesco Guardi (1712-1793)-Adam Elsheimer (1578-1610)
Pierre Paul Rubens (1577-1640)-Jacop Jordaens (1593-1678)
Antony Van Dyck (1599-1641)-Vermeer Van Delf (1632-1675)
Jan Van Goyen (1596-1656)-Jacop Van Ruisdael (1628-1682)
Diego Velazquez (1599-1660)-Claude Gellee Lorraine (1600-1682)
Antoine Watteau (1684-1721)
 NEO KLASİSİZM
18. y.y. in ilk yarisindan itibaren Avrupa sanatinda belirgin bir degisim gozlenir. barok anlayisa ve rokoko sanatin asiri taskin suslemeleri ile sembolik tavrina tepki olarak dogan bu sanat anlayisinin amaci barok oncesi donemin saf kabul ettikleri sanat anlayisina donmektir. Antik devir hayranliginin sonucu olarak ortaya cikmistir.
Bu akima mensup sanatcilar icin onemli olan cizgi ve form olup renkler ve isik etkileri butunuyle bir cizgi ve form bileskesine baglidir. Antik form anlayisi her seye hakimdir. Neo-klasik anlayisi fransiz ihtilali ile cakisan bir olcudede Napoleon devrinin sanat anlayisi olmustur.
Antonio Cannova (1757-1822)-Johan Gottfri Schadow (1764-1860)-Jacques Louis David (1748-1825)
Jean Pomuste Dominique Ingres (1780-1867)
 ROMANTİZİM
Neo klasizme tepki olarak dogan romantizmin kokleri 1780 yilina kadar uzanir. 19. y.y. baslarinda Germen nazarenleri adli gurup 1809da viyanada kurulusu ve akabinde 1810 da romada toplanmasiyla resmiyet kazanir. Bu akimin olusumunda Fransiz ihtilali sonrasi olusan hareketliligin ve ozgurlukcu ve3 milliyetci akimlarinda etkisi buyuktur. Din ve mistik anlayisin temelinde yatan duyum ve duygusallik donemin hareketli yasamindan konu almakta ve degisen bir orta sinif anlayisinin yansimasi olarak hareketlilik kazanmaktadir. Gizem ve yapayliktan arinmisligin temelini olusturdugu romantik hareket icinde bilinmeyene, tarihe, tarihi olaylara, yigitliklere, doga ve egzotik uzak ulkelere karsi buyuk bir alaka vardir.
Duraganligin yerine hareket ve enerji gecerken devamli degisen ve esrarengiz bir kaynak olan doga goruntuleri buyuk onem kazanmistir. Bunun sonucu renklere ve doganin isigina karsi bir yonelme olmus ve Neo-klasik anlayistaki dengeli kompozisyon semasi kirilarak yerine asimetrik bir enerji tesekkulu gecmistir.
Ludwig Adrian Richter (1803-1884)-Caspar David Friedrich (1774-1840)
Alfred Rethel (1816-1859)-Philipp Otto Runge (1877-1810)
Eugene Delacroix (1798-1863)-Francisco De Goya (1746-1828)
William Blake (1757-1827)-John Constable (1776-1837)
Joseph Mallord William Turner (1775-1851)-Dante Gabriel Rossetti (1828-1882)
 EMPRESYONiZM (İZLENİMCİLİK)
Akimin en onemli ozelligi bir izlenimin uyardigi duygularin duyuldugu gibi uretilmesidir. Resimlerin acik havada yapilmakta olmasindan dolayi cabuk calismanin geregiyle detaya onem verilmemistir. Perspektif renk tonlariyla uygulanmaktadir. acik yani prizmatik renkler kullanılmakta tablolarda firca darbeleri rahatlikla izlenebilmektedir. genellikle su, gokyuzu gibi doga konularinda calismalar yapilmistir.
Daha sonralar ise Neo empresyonizm ortaya cikmakta bu akimda ise firca vuruslari noktalar halinda uygulanmaktadir.
Empresyonizm 19. y.y. in ilk ceyregine kadar olan donemde gorulmektedir.
Edouard Manet (1832-1883)-Claude Monet (1840-1926)-Camille Pissaro (1830-1903)
Alfred Sisley (1839-1899)-Auguste Renoir (1841-1919)-Edgar Degas (1834-1917)
POST-EMPRESYONİZM
Empresyonizm ile yakin temaslari olmasina ragmen resim tarihinin bazi buyuk sanatcilari gerek izlenimci cizginin disinda kalarak, kendi ozel tarzlari veya tekniklerini gelistirmistir. Bunlar arasinda bazilari kisisel tavirlari ve bireyci ozellikleriyle Ekspreyonizm icin oncu ozellikler gostermektedir. Bazilariysa bilimsel optik arayislara agirlik vererek daha farkli bir tutum gelistirmistir.
Paul Cezzanne (1839-1906)-Paul Gauguin (1848-1903)-Vincent Van Gogh (1853-1890)
DE STIJL (NEO PLASTİK HAREKET)
1917-1931 yillari arasinda etkinlik gosteren bu hareket matematiksel bir cikisla sanata yeni bir yon vermeyi hedeflemisti. Son derece yalin bir bicim alan sanat yapiti sadece dikey veya yatay cizgilerden ibaret bir gorunum icindeyken renk dizgeside uc ana renge yani sari, kirmizi ve maviye bagli kalinmistir. Bu harekete bagli sanatcilar icin evrenin temeli tamamen yatay ve dikey cizgilere dayanmaktadir.
De Stijl hareketi uc safhali bir gelisim gostermis olup 1916-1921 arasindaki "formalist safha" Hollanda'da 1921-1925 arasindaki "olgun safha" Uluslararasi bir boyutta gorunurken 1935-1931 arasi "donusum safhasi" dagilim asamasi olara genis bir alanda kendini gostermistir.
Piet Mondrian (1872-1944)
 KONSTRUKTUVIZM (YAPICILIK)
20. y.y. ikinci on yillik suresi icinde aktif olan onemli bir sanat hareketidir. Hareket rusyada dogmus ve 1917 devrimini muteakiben etkinlik gostermistir. Yeni dogan bu dunya duzeni icerisinde sanatcinin bir muhendis ve bir bilim adami oldugunu kabul eden bu harekete bagli sanatcilar yeni kurulmakta olan bir duzenin yeni kurallara ihtiyac duyduguna inanmaktadir. Burjuva on yargilarina siddetle kersi cikan konstruktivistler sanat icin sanat fikri ve gercegin yorumu ve tasviri anlayisinada tepki gostermektedirler Materyalist tavri yeni bilimsel ve materyal bicimlerde belirlemeye calisarak toplumsal olarak faydali ve kullanilabilir seylerin yeni bicimlerin kaynagi oldugunu kabul ederlerdi. Toplumu ve sanati butunlestirme cabasinda makine ve insan bilinci zamanlarini yansitacak gucte olup 20. y.y. in degisen sartlarina uygun bir estetik yaratmak istiyorlardi. En onemli sanatcilari endustriyel desen, ahsap, metal ve seramikle birlikte film ve tiyatro ile ugrasan Vladimir Tatlin, tipografi, poster, fotograf ve film ile ugrasan Alexander Rodchenko mimari ve ic dekorasyonla ugrasan El Lissitzky ve insan duygularini sekillendiren psikolojik fenomen ve ic fenomenlere egilen Naum Gabo olmustur. Sanat tarihi icerisinde bu akima bagli olarak sekillenen en ilginc eser bir proje olarak kalan 3.Enternasyonale anitidir. Gelecege donuk eser olarakta unlenen bu eser uzay cagi dinanizmine uygun bir dusuncenin urunu olup masif bir spiral olarak teskilatlandirilmisti. icinde bir silindir, bir kup, bir kure asili olup, cesitli mimari mahalleri ihtiva edecekti.Bugun ayakta kalan en onemli konstruktivist eser ise moskovadak, Leninin mozolesidir.
Vladimir Tatlin (1885-1953)-Alexander Rodchenko (1891-1977)
El Lissitzky (1890-1941)-Naum Gabo (1890-1977)
 SUPREMATIZM (YÜCELEYİCİLİK)
1913 de bir tavir olarak Rusya'da dogan akim; cagin mekanik dogasina uygun bir karaktere sahiptir. Doga goruntulerinin taklitini reddederek, geometrik formlarin temelini teskil ettigi bir ifadeselligi yeglemekteydi. Geleneksellesmis anlatim bicimlerini reddederek, yeni gercekleri yakalmaya calisiyordu. bu geometrize gercekler doganin kaosu icerisinde insanin yucelisini sembolize eden temel elemanlar olarak dogal olgular icinde bulunmayan goruntulerle uygulandi. Temel geometrik eleman kareydi. Konstruktivistler gibi sanatin faydaciligi savunmalarina ragmen onlardan ayrilan ferdiyetci bir tavri benimsemislerdi. sanatcinin muhendis ve bilim adami olmasi fikrine karsi cikarak, hur bir sanatci tipi olusturmayi hedeflediler. Sanat eserinin bilinc alti zihnin tezahuru oldugunu savunarak, insan yapisi meteryal ozunu degil, ama evrenin aciklanamaz bilinmezligini ifade icin bir arzu oldugunu ilke edinmislerdi.
Kasimir Malevich (1878-1935)
 ABSTRE  EKSPRESYONIZM  (SOYUT DIŞAVURUMCULUK)
Ekspresyonizmin uzantisi olarak 1940 yillarin sonunda dogan bu akim 1950 yillari icinde gelismis olup, 1960 ve 1970 yillarinda etkisini yogun bir bicimde gostermistir. Dogmatik olmaktan cok arastirmaci bir tutum sergileyan bu hareketin metafizik sanrilara duydugu alaka belirgindir. bilnc ve bilincsizlik arasindaki karsitliga onem vererek derin seviyelere inmeyi hedeflemislerdir. zitliklarin butunlugu icinde otomatik yaratima onem vermesi surrealist akimlardan aldigi etkilerle baglantilidir. Bu akim icindeki sanatcilarin ilgi odagi junf felsefesidir. Arketipler ve bunlarin uretilmesi onem tasir. Soyut bir uretimin egemen oldugu bu akimda dogaclamaya onem veren sanatcilar ic birikimin tumuyle disa vurumuna agirlik vermislerdir. Derinligi olmayan yeni mekanlarda kurulan sanat eserleri seyirci icin ima edilen bir ozumseme ortami yaratmayi hedefleyerek bosluk icinde sartlanmisliktan onu kurtarmayi hedeflemektedirler..
Jean Dubuffet (1901-1985)-Francis Bacon (1909-1992)-Arshile Gorky (1905-1948)
Willem De Kooning (1904-)-Franz Kline (1910-1962)-Philip Guston (1913-1980)
 KINETIC ART (DEVİNİMSEL SANAT)
Kinetik sanat, hareketin tasviri anlayisindan yola cikarak ortaya cikan bu harekete konstruktivizmin etkisi buyuk olmustur. Eserleri hareketin kendisiyle degil hareket etkisi yapmasiyla ilgilidir. kinetic sanat icin ozgun etki eserin karsisinda hareket eden seyirciden kaynaklanmaktadir. Seyirciler eseri elleyebilecegi gibi onu harekette ettirebilir. Gelecege yonelik tavri ile futurizmdende etkilenen bu akim farkli olan hareketi bicimsel bir sekilde degil de bizzat hareketli bir nesne biciminde ifade etmesidir.
1950 yillarinda gelisim gosteren bu sanat akimi dort tip olarak ele alinir 1. gercekten hareketli 2. izleyicinin hareketiyle hareketlenen 3. isik yansimasi yapanlar 4. izleyenin katilimini gerektirenler.
Naum Gabo (1890-1977)-Alexander Calder (1898-1976)-Josef Albers (1888-1976)
 POP ART
İlk defa 1954 te kullanilan pop-art terimi populer bir sanati hedef alan bir akima isarettir. 1962 de alani genisleyerek farkli bir boyut kazanmislardir. Tamamen konu sitil ve temleri bir tarafa koyarak gunumuz dunyasi icinde yasayan siradan insanin ruhunu yansitmayi hedeflemislerdir. populer ve elit sanat ayrimina karsi cikan entellektuellikten cok fiziki bir etkilenmeyi amaclayan bu akim daha cok dekoratif anlayisa yonelmistir. Kent kulturunun odagini teskil ettigi ana anlatim temleri fotograflar, cizimler ve reklamlardan alinma ve siradan insanin bellegine ter etmis imgelem bicimlerini kullanir
Richard Hamilton (1922-)-Eduardo Paolozzi (1924-)-David Hockney (1937-)
 OP ART
1962 den sonra kinetic sanattan etkilenerek ortaya cikmistir. gozun yanilabilirligi ustune arastirmalardan yola cikarak 2. ve 3. boyutu incelemeye yonelmistir. konstruktivist anlayistan yola cikarak uyumlu goz olgusunu irdelemislerdir. Bunun icinde beyin veya gode fiziki etkilenmeye neden olan ve izleyiciyi hayret ve aldanmaya yoneltecek imajlar yaratmayi hedeflemislerdir. Psijik etki ve fiziki gercekler arasindaki zitligi vurgulayarak cok boyutlu bir goruntu uzerine yerlesen sanatsal bicimi olusturmak ister.
Josef Albers (1888-1976)-Victor Vaserley (190-Yaacov Agam (192
 MINIMALIZM (BASİTLEŞTİRİCİLİK)
1960 li yillarin basinda ortaya cikan bu harekette gercek mekan ve gercek meteryal anlayisi cikis noktasini temsil ediyordu. sembollere onem vermeyen ve sanatsizliga dogru yonelen bu hareket notr bir zevki gelistirmeye yonelmistir. geometrik formlarin onemine paralel olarak olagan bicimi basite indirgemede madde ve renk olgusuna onem vermektedir.
Renk ve bicim kullanmada saflasmayi hedefleyen sanatcilar basit hacimler ve geometrik bicimlerle endustriyel materyaller kullanmaya agirlik vermislerdir. Galvenize ve haddelenmis celik, floresans tupleri, ates tuglasi sunni kopuk bakir levhalar basit geometrik bicimde ele alinmistir.
Josef Albers (1888-1976)-Barnert Newman (1905-1970)-Don Judd (192
KAVRAMSAL SANAT (CONCEPTUAL ART)
1960 li yillarin ortalarinda gelisen bu akim dusunceyi maddesel olgulardan ustun tutan tavriyla belirlenmektedir. herseyden bagimsiz olarak kavramsal fikirlere agirlik veren bir bilgisel sanat hareketidir. sanatin kesin bir taniminin yapilmasi ve sanatin diger dusun alanlari icindeki yerinin tanimlanmasi esastir. fikirler uzerinde yeni bir vurgulama yapilarak fikirlerin tek bir nesne icnde degilde uygun bicimlerde yazili onemli onermeler, afisler filmler ve videolar araciligi ile yansitilmasi iletisimselbir nitelik kazanmasina onem verilmistir.
Joseph Kosuth (1945-)-Edward Kienholz (1927-)
 KUBİZM
20. y.y. icinde dogan ve onemli bir etkinlik kazanan bu akim cezanne'nin dogadaki herseyin geometrik bir bicimle ifade edilebilecegi fikrinden kaynaklanmaktadir. klasik form anlayisina tamamen arkalarini donen kubistler; gorunen nesnelerin direk bir tasvirini degil onlarin degisik gorunum ve goruntulerinin bir araya getirilipte olusturulmus butunu eserlerine aktarmislardir. Cesitli goruntuleri biraraya getirerek cisime gecerli yeni koseler yuzey ve geometrik formlar eklenerek yeni bir gorunum olusturmuslardir.
Pablo Picasso (1881-1973)-Georges Braque (1882-1963)-Juan De Gris (1887-1927)
 
 METAFIZIK RESİM
1910 yilinda faaliyet gosteren bu anlayis insanin icinde yer almadigi yasananin otesinde mevcut hissini veren bir alemin yasamini konu alan eserler uretilmistir. mankenler binalar korkuluklar ve butun cansiz nesnelerin dogurdugu sahneler icinde gecen zaman ve insanin otesinde bir alemin varligi ve ozellikle keskin bir yalnizlik duyumu hakimdir
Giorgio De Chirico (1888-1978)
 PURIZM
1920 lerde Kubizm sonrasinda ona tepki olarak dogmus bir sanat anlayisidir. Hareket icinde durgun bir yalinlikla ele alinan goruntulerin aciklik ve nesnellikle ifadesi temellerini olusturur. icgudusel bir reddetmeyle sekillenen tutkular ana belirleyici olarak ele alinmis olup sevinc ve haz duyumlari arasinda kesin bir ayrim ortaya koyarak degismez seyleri ifadeye yonelmistir. olculer ve sayisal uyuma buyuk onem veren bu sanatcilarmuhendislikten yogun etkiler almis olup tamamen fonksiyonel bir tarz uretme hedefindedirler. Mutlak uyumun gorsel sanatin temeli oldugunu savunmuslardir.
Le Carbusier (1887-1965)-Amedee Ozenfant (1886-1966)-Giorgio Morandi (1890-1964)
 ORFIZIM
1911-1914 yillarinda yogun faaliyet gostermistir. Renk ogesi herseye hakimdir. Taninabilir ve kanitlanabilir gercek temalardan kacisin ana egilimi belirttigi bu akimda yapilan eserlerde yapit dogal yapitsal aygitlardan bagimsiz olup kendi esas ic yapisina ait netlik kazanmistir. Dengeli ve statik bir sekillenmeden cok cagin ic dinanizmine uyan cok hareketli bir dinanizme sahip bu eserler dis dunyadan cok kendi ic dunyalarinin dinanizmini yansitmaktadir. Senkronizmde bu akimdan turemistir.
Frank Kupka (1871-1957)-Robert Delaunay (1885-1941)-Francis Picabia (1879-1953)
 FUTURIZM (GELECEKÇİLİK)
1909 da olusan bu akim Cagdas yasamin hareketliligi ve sanayi toplumunun gucune tutkun olan futuristler gelecege geciste mekanik yasam ve teknolojinin yucelmesi icin caba sarfetmekteydiler bu amacla kubizmden etkiler alan bir tarzda yeni bir bolunmus gorsel olgular butunu olusturmuslardir. Anlatilan hareketin es zamanli degisik goruntulerini bir araya getirmeyi amaclamislardir.
Giacomo Balla (1871-1958)
Umberto Boccioni (1882-1916)
Carlo Carra (1881-1966)
Luigi Russolo (1885-1947)