SANAT’IN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ

SANATIN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ

Sanat, insanın duygu, düşünce ve hayallerini, somut ve soyut malzemelerle yaratıcı gücünü kullanarak kişiyi etkileyecek biçimde anlatmasıdır. Güzel sanatlar  ise insanların, dış dünyaya yönelik duygu, düşünce ve izlenimlerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritm gibi unsurlarla anlatması; edebiyat, müzik, resim, heykel, mimari ve tiyatro gibi faaliyetlerle  insanda coşku ve hayranlık uyandırmasıdır.   Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır .

Güzel sanatlar  insanda hayranlık, estetik heyecan uyandıran, ince bir duygudan, üstün bir sezgiden doğan  müzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro ve sinema gibi sanatlardır. Güzel sanatlar; insanlarda heyecan, zevk, hayranlık yaratan sanatlardır.

Güzel sanatlar, hitabettikleri duyulara ve eserlerinin zaman veya uzay çevrelerinde yerleştiklerine göre, ikiye ayrılır :

1. Fonetik sanatlar (edebiyat, musiki);

2. Plâstik sanatlar (resim, heykelcilik, mimarlık) gibi. Bunlar estetiğe bağlıdırlar.

Roger Caillois’ya. göre : “İki güzellik vardır: İnsanın doğada bulduğu güzellikle, kendi yarattığı güzellik.” Diğerine olan hayranlığını da, ötekine olan hayranlığını da aynı sıfatlar belirtir, ister görünüm, ister tablo, ister ağaç, ister tapınak olsun, her zaman, her yerde aynı şeylere hayran olsaydı, hiç bir güzellik kalmayacaktı. Ama durum hiç de böyle değil: güzellik fikri zevklerle birlikte, yani iklimlere, çağlara, hattâ bireylere göre değişir gibi görünüyor. Estetikler alışkanlıktan, eğitimden çıkıyor. Zıt denilebilecek derecede ayrılıyorlar birbirlerinden. Her kültür insana, gizliden gizliye, söylenmemiş eğilimler aşılıyor, o da bunların doğal olduklarına, tarihten ya da okuldan geldiklerine inanıyor. Çevre ancak görüş tarzına etkiyen, gizli aşılayan bir perdenin ardından fark edilir.

Her geleneğin uyuşmaz yığınları içinde çözülebilir kalacak kadar canlı ve güçlü olan bu evrensel, ortak dayanak noktası, olsa olsa doğanın kendisi olabilir. Ondan yola çıkarak, en farklı estetikler birbirlerini tamamlarlar. Güzelliğin kavranılabilir tek kaynağını doğal görünüşler meydana getirir. Doğal olan ya da doğaya göre donanan, doğanın biçimlerini, oranlarını, düzenlerini yeniden meydana getiren ya da benimseyen her şey güzel sayılır. Güzellik izleminin başka kaynağı olamaz. Gerçekten de, insan doğanın karşısında değildir, kendisi de doğadır: madde olarak, hayat olarak, evreni yöneten fizik ve biyolojik yasalara bağlıdır. Bunlar içine işlerler, onu düzenlerler. İnsan bunlarla birleşir, ya da, hiç değilse, bunlardan ayrılamaz.

İnsan, güzellik ölçülerini yalnız doğadan çıkarır. .Doğada, tam anlamıyla çirkinlik, ancak iş yapabilecek bir varlık, kendi başına, onu değiştirmek isteyip de yaptığında başarı gösteremediği zaman belirir, insan, yarattığı zaman yanılabilir, çünkü başarması mümkün olunca, başarısızlığa uğraması da mümkün olur. Görünümler ilgi çekmekten uzak, can sıkıcı olabilir. Kendi başlarına, çirkin değildirler. Ama insan, dinlendirici, büyüleyici, hayranlık verici bahçeler meydana getirmesini biliyorsa, en güzel yerlere reklâm panoları, fabrikalar, garlar, biçimsiz yapılar sokarak onları çirkinleştirmesini de bilir. Doğanın yanılmazlığıyla desteklenmeyen her ekleme tehlikelidir. Sanat başlayınca, hesaplar, yanılma, yanılmama şansları da başlar.

Güzeli, güzelin üzerimizdeki etkilerini konu olarak alan felsefe koluna estetik adı verilir. Gerçeğe erişmek için akla mantık nasıl yol gösterirse, güzeli bulmak için de estetik duyguya öyle yol gösterir. Sanatı her türlü fikir, ahlâk, fayda gibi amaçlardan uzaklaştırarak onu sırf bir duygulanma aracı sayan kurama Estetikçilik denir.

Güzel sanatların konusu; tabiat varlıkları, toplum olaylarıdır. Bilgi, görgü, duygu, düşünce güzel sanatları yaratan temel öğelerdir. Genel olarak, karma karışık olan insan ruhuna, işte ancak, güzel sanatlar bir biçim verebilmektedir.

Sanat: Çizim, sanatın dürüstlüğüdür. Onda aldatmanın olasılığı yoktur. Ya iyidir ya da kötü. ~ Salvador Dali

PLASTİK SANATLAR: Plastik sanatlar, kalıplanabilen veya şekil verilebilen (plastik niteliğe sahip) boya, kil, alçı gibi malzemelerin uygulanmasıyla oluşturulan, resim, heykel, çizim vb. sanatların tümüne verilen genel addır. Daha kapsayıcı ve günümüze daha uygun bir terim olarak görsel kültür kullanımı da yaygınlaşmaktadır.   Plastik sanatları oluşturan alt dallar arasında; resim, heykel, seramik, fotoğraf, özgün baskı, gravür v.b. sayılabilir. plastik sanatlar yontu, seramik gibi üç boyutlu olan sanatlar. plastik sanatlar ,heykel, seramik gibi üç boyutlu olan sanatlar.

Görsel sanatlar, güzellik ve zevkle ilgilenen sanatlar için kullanılır. Bu terim ilk defa Fransızcada beaux arts olarak, resim, heykel, baskı gibi görsel sanatları tanımlamak için kullanılmıştır. Günümüzde daha çok, klasik veya akademik sanatla bağlantılı olan geleneksel görsel sanatlar anlamına gelir. Görsel sanatlar göze hitap eden ürünler ortaya çıkaran sanatlardır. Görsel sanatlar insanda heyecan ve hayranlık uyandıran sanatlar. Bu sanatlar ruh ve duyguyu ilgilendiren sanatlardır.

Resim sanatı ve alt dalları:

1- Soyut 2- Natürmord 3- Figüratif 4- Nü (Çıplak) 5- Portre 6- Slayt 7- Duvar Boyama

Güzel sanatlar genel olarak resim, şiir, tiyatro, mimari, heykel ve müzik gibi insanlarda bir zevk duygusu uyandıran sanatlara verilen genel bir isimdir. Dünya genelinde yapılan, uygulanan güzel sanatlar analiz edildiğinde bu sanat dallarının temel gayesinin güzel olan şeyleri ifade etmek olduğu görülmektedir. İnsanlar güzeli ifade etmek adına farklı yöntemlere başvurduklarından dolayı zaman içerisinde güzel sanatların dalları meydana gelmiştir.

Yüzünüzü görmek için aynaya bakarsınız, ruhunuzu görmek için sanat yapıtlarına bakarsınız. George Bernard Shaw

SANAT TERİMLERİ VE KAVRAMLARI SÖZLÜĞÜ

Sanat terimleri sözlüğü ,sanatla ilgili tüm terimlerin kısa açıklamalarının ve tanımlarının yer aldığı  özel içerikli sözlüktür. Sanat terimleri sözlüğü güzel sanatlar fakülteleri ve güzel sanatlar liseleri yetenek sınavlarına hazırlanan ve güzel sanatlar lise ve güzel sanatlar fakültelerinde eğitim gören öğrencilere açıklayıcı bir kılavuz niteliği taşır.Sanat terimleri sözlüğü alfabetik olarak bilginize sunulmaktadır.

ABADİ KAĞIT : Ham ipekten yapılan bir kağıt türüdür. Dut ağacı elyafından yapılanları da vardır.

ABAKÜS:Antik sütun başlıklarının en üstünde bulunan taş levhaya verilen ad.
Sanat Terimi Olarak Açık Kompozisyon:
Resim düzlemi üzerinde betimlenen gerçekliğin, gerçekte resmin sınırları dışında da sürüp giden doğal gerçekliğin bir parçası olduğu izlenimini verecek şekilde kompoze edilmesi.Kapalı kompozisyonun tam karşıtı bir sanatsal davranış biçimidir. Açık kompozisyon, asıl gerçekliğin tüm öğelerini resim düzlemi içine sığdırmayı amaçlamaz. Tersine, böyle bir çabanın olanaksız olduğunu varsayar. Açık kompozisyon doğadaki gerçeklik düzleminin bir kesimini içeren bir çerçeve gibi de düşünülebilir. Rönesans’ın aksine, Barok açık kompozisyonu yeğlemiştir.

ABERASYON : Görüntü bozulması.

ABİDE: Anıt olarak bilinmektedir.

ABSTRE SANAT : Soyut Sanat.

AFRODİT: Aşk tanrıçası. Latince Venüs.

AFİŞ:  Bir malın,olayın veya varlığın reklamını yapmak ve toplumu bilgilendirmek ve tanıtmak amacı ile duvarlara, bilboardlara yapıştırılan yada takılan resimli ilanlara denir.

AICA:  Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneğinin kısaltması.

AĞAÇ BASKI: Bu baskı tipinde Kalıp olarak düzgün yüzeyli ağaç, oyma ve kazımaya elverişli muşambalar kullanılır.

AKADEMİ:  Günümüzde ki anlamıyla edebiyat, müzik, plastik sanatlar gibi alanlarda eğitim, öğretim, araştırma ve uygulamalı çalışma ortamı sağlayan kurumdur.

AKIM:  Değişik sanat görüşleri içeren olayları ifade eder.

AKRİLİK:Akrilik reçinesinden elde edilen sentetik bir boyadır. Yağlıboya yoğunluğunda , sulu boya parlaklığında, çabuk kuruyabilen bir boyadır. Dış etkenlere yağlıboyadan daha dayanıklıdır.

AKROMATİZM :Sarı,kırmızı ve mavi renklerin ( esas renkler) belli miktarlarda birleştirilmesi ile fizik ( ışık bakımından) beyaz Resim ( boya bakımından) siyah meydana gelir. Buna da Akromatizm (renksizlik) denir. Zıt renklerin birleşimi ile beyaz ışık meydana gelir. Komplemanter iki renk boya olarak karıştırılırsa kahverengi-gri…Işık olarak karıştırılırsa sarı ışık meydana gelir.

AKROLİT: Gövdesi ahşaptan yapılmış antik yunan heykellerini tanımlamak için kullanılan terim.

AKROPOL:  Yunanca yüksek tepe üzerinde kurulmuş kale anlamına gelir. Bugün Atina’da bir tepe üzerinde eski Yunan tapınaklarının bulunduğu yere verilen ad.

ALBÜM: Herhangi bir konuyla ilgili kısa açıklamaların verildiği resimler basılmış olan tanıtım amaçlı kapaklı bir içerik.

ALINSAL: Resimde özellikle insan bedeninin omuzdan yukarısının tam cepheden yüz seksen derece ile bakmasıdır. 

ALLEGORİ: Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme sanatıdır. Soyut bir düşünceyi heykel ya da resim ile göstermek

ALGILAMAK Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyular yoluyla yalın bir biçimde bilinç alanına almak, idrak etmek.

ALTIN ORAN- GOLDEN SECTİON :Altın Oran matematiksel bir orandır. Genellikle doğada bulunur ve tasarımda kullanıldığında, estetik açıdan göze hoş gelen organik ve doğal görünümlü kompozisyonları teşvik eder. Matematiksel olarak ifade edilirse, iki oran, toplamlarının oranının iki büyüklükten daha büyük olması ile aynıysa, Altın orandadır. Tasarımlarda en çok kullanılan altın şekiller Altın Dikdörtgenler, Altın Daireler, Altın Sarmal ve Altın Üçgenlerdir. Bunlar büyüleyici tasarım kompozisyonları oluşturmak için kombinasyon halinde kullanılır.

AMATÖR: Yaşamında herhangi bir sanatı para ve kariyer için değil sadece zevk için yapan istekli kimselere denilir.

AMBLEM: Bir kurumu temsil eden görsel simgedir. 

AMULET : Kötülükleri uzaklaştırdığına, uğur getirdiğine, hastalıkları iyileştirdiğine ve özel güçlere sahip olduğuna inanılan , doğal ya da insan eliyle yapılmış nesne; bir tür nazarlık ya da muska.

AMORF: Kendine özgü biçimi olmayan, kristal yapıya sahip olmayan tüm katı davranışlı maddeler için kullanılan bilimsel bir ifadedir.

ANALİZ: Bir bütünü ögelerine ayırma işi, çözümleme, tahlil etme.

ANAMORFOZ : Bir resmin belli bir bakış noktası dışında bozuk ve çarpık görünmesi.

ANATOMİ: Anatomi, eski Yunanca Ana (=içinden) ve Tome (-Temnein) (=kesmek) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Esasen, keserek ayırma, parçalama anlamına gelmektedir. Anatomi geniş anlamıyla vücudun normal şeklini, yapısını; vücudu oluşturan organları ve bu organlar arasındaki yapısal, görevsel ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve bu yapıyı oluşturan türlü organlar arasındaki ilişkileri araştıran, inceleyen bilim. Beden yapısı, gövde yapısı.

ANALİZ: Bir bütünü ögelerine ayırma işi, çözümleme, tahlil etme.

ANLATIM: Düşünceleri, duyguları ve anlamları görsel sanatların iletişimsel olanakları yolu ile açığa çıkarma işlemi.

ANİMASYON: Resimlere hareket kazandırma sanatı. Çizgi filmlerde ve tanıtım filmlerindeki hareketli yazı ve resimler.

ANİMİZM: Canlıcılık, daha çok doğayı, bitkileri veya hayvanları merkeze alan mitolojiler ve dinler için kullanılır.

ANTİK : Eski yunan ve Roma dönemi ile bu dönemlerden kalan sanat veya mimari nitelemeler için kullanılan terim.

ANOKRONİK: Çağı geçmiş, eskimiş.

ARKAİK: Eskilik, bir sanat dalının ve üslubun olgunluk dönemi öncesindeki oluşum aşaması için kullanılır.

ASAMBLAJ: Üç boyutlu nesnelerle ya da doğal malzemelerle yapılan kolaj.

ATMOSFER: Sanat eserinin insanlar üzerinde ki etkisi.

ATÖLYE: Sanatçıların eserlerini ürettiği,yaptığı ve geliştirdiği yere denilmektedir.

ARABESK:Bir biri içine girip çıkan hat ve eğrilerin meydana getirdiği bir bezeme biçimi.

ARTİSTİK ANATOMİ: Tüm sanat yapıtlarında vücudun hareket ve biçimlerini betimleme sanatıdır. insan vücudunun çeşitli bölümlerini yerli yerine yerleştirmeyi, değişik oran ve ayırma planlarından yararlanmayı, hareketlerin yol açtığı değişiklikleri çözümlemeyi içerir.

ASİMETRİ:Bir eksene göre iki yanda, farklı mesafelerde yer alma.


AVANGARDE:  Var olan sanat anlayışına karşı çıkış olarak yorumlanır. Sanat ve siyaset alanında kullanılan avangard terimi sanat alanında kullanan ilk kişi Fransız ütopist Saint-Simon’dur.

BAKIŞ AÇISI: Bir olayda, konuyu, düşünceyi belirli bir noktadan inceleme, olaya belirli bir yönden bakma; görüş açısı, görüş.

BASKI: Resimler,kelimeler,şablonların makine yardımı ile mürekkep kullanarak çoğaltılmasına denir .

BEZERNE: Herhangi bir yüzeyin daha güzel ve şekilli görülebilmesi için üzerine yapılan işlemlere denilmektedir.

Barok: Anlamı “muntazam olmayan incilerdir” Barok üslupta gösteriş, hareket ve uçuşma hissi vazgeçilmezdir. Eğriler, kıvrım ve parıldama baskındır. Mekân ve figür ayrılmazcasına birbirine yapışıktır. Durgun klasik üslup değişmiş hareket ve genişleyen formlar oluşmaya başlamıştır. Öncelikle Rönesans’ta Michelangelo’nun şişkin formlu heykellerinde hissedilmeye başlanmıştır.

BAUHAUS: Sanat ve tasarım okulu.

BELLEKTEN RESİM: Daha önce görülmüş, öğrenilmiş yada başımızdan geçmiş bir olayı canlandıran resimlere denir.

BİÇİM : Bir nesnenin görme ya da dokunma duyuları ile algılanmasını sağlayan kendine özgü gerçekliği, dışını oluşturan ve tek bir açıdan görünen şekli.

BİENAL : İki yılda bir düzenlenen faaliyet. Çoğunlukla kültürel veya sanatsal faaliyetler için kullanılan bir terimdir.


BORDÜR: Kapı ve pencere gibi mimari kısımları

BOYUT : Sanat yapıtında boyut kavramı, onun algılayıcıyla olan ilişkisini anlatmaktadır. Resim sanatı iki boyutludur.

BORDÜR: Kapı ve pencere gibi mimari kısımların, panoların, halıların etrafını kuşatan çerçeve biçiminde, süslü ya da süssüz, düz ya da çıkıntılı, dar ve uzun parçalara denir.


BOYA: Bünyesinde renk bulunan maddelere boya denir.


BİÇİM: Bir nesnenin duyular vasıtasıyla algılanan tüm fiziksel özelliklerinin kendine has bir düzen oluşturan bütünüdür. Biçimler nokta ve çizgilerin bir araya gelmesiyle oluşurlar. Çizgi, şekil, valör, renk biçimin görünür hale gelmesini sağlar. Bir biçim çizgilerin farklı şekillerde bir araya gelmesi, farklı ton ve lekelerin bir araya gelerek yüzey oluşturması sonucunda oluşabilir.

BÜST: Başı ve göğsün üst kısmını içine alan insan heykeli.

CANLI MODEL : Uygun olan canlı hayvan veya insan vücudunun resme konu olarak seçilmesi ve uygulanması sanatıdır.

ÇİZGİ : Nokta olarak başlarlar ve her yönde “düz, kıvrımlı, kırık, kalın /ince, koyu/açık” olabilirler.

ÇİZGİ DEĞERİ : Çok çeşitli çizginin oluşturduğu, farklı etkiler uyandıran çizgi değişiklikleri.

DEFORMASYON: Konunun özelliğini bozmadan,konuyu daha etkili anlatabilmek için bazı yerlerini olduğundan fazla göstermek. Resimde biçim bozma.

DEKLANŞÖR : Pozlandırma yapmak için obtüratörü çalıştıran düğme ya da kol.


DENGE: Resimde denge, çizgiler,renkler, biçimler ve lekelerle kurulur. Simetrik çizgiler,biçimler ve renklerle denge kurmak kolaydır. Ancak simetri resme monoton bir hava verdiği için değişik ölçüler arasında denge aranmalıdır. Resimde dengeyi daha çok dik ve yatay çizgiler kurar. Tek yönlü eğik çizgiler dengeyi bozarlar. Eğik çizgileri bir birinin zıt yönlerde yerleştirmek suretiyle denge sağlanabilir.


DESEN: Kurşunkalem, tuşe, kömür kalem vb. ile yapılan renkli ya da renksiz, tonlu ya da tonsuz çizgi resimlere denir. İkiye ayrılır:
A- Bizzat eser olarak yapılanlar
B- Bir başka sanat eserinin yapılmasında ön çalışma olarak yapılanlar(etüd ve eskizler)

DETAY : Bir bütünün en küçük parçaları, en ince noktaları, ayrıntı.

DETRAMP : Kuru sıva üzerine zamklı boya ile yapılan duvar resmi.

DEVİNİM : Resim sanatında resim düzlemi üzerinde yer alan betimlerin yoğunlaşıp seyrelmesinden ve pozlarından kaynaklanan durağan dengenin bilinçli biçimde bozulması etkisi.

DIŞ SINIR (Contour) : Bir biçimin veya hacimin dış çizgisi veya en dış kenarı (‘siluet’i).


DETAY: Bir bütünün en küçük parçaları, en ince noktaları, ayrıntı.


DİZAYN: Bu terim güzel sanatların bütün çeşitleriyle ilgilidir. Renkli ve çizgi resimde, renklerin, biçimlerin, düzenini ve dengesini anlatır.


DOKU: Plastik sanatlarda ,model olarak kullanılan varlıkların yüzeyini kaplayan örtünün görünümü ve niteliğine denir.


EGZOTİZM: Yabancı ülkelere ve oralardaki yaşama olan hayranlıktır. Fransız klasizmi zamanında Fransa’da Doğu yaşamına olan ilgide görülür.

EKSPRESYONİZM : İfadecilik. Dışa vurum

ENSTANTANE : Işığa karşı duyarlı filmin, ne kadar süre ile pozlandırılacağını tespit eden sistem.

ENTERİYOR : Ev içi resim.

EKSLİPRİZ: Bir kimsenin isminin baş harflerini ilgili bir resimle birlikte düzenleyip sembolize etmektir. Bu semboller etiket olarak hazırlanır ve kişinin sahip olduğu kitap kapaklarının iç yüzüne konulur. Özgün baskı teknikleriyle basılır.


ENTERİYÖR: Bina içini gösteren resimlere denir. Konular oda içi, koridor yada tarihi eserlerin iç kısımlarından olabilir.

ESİN: Bir sanatçının aldığı izlenimlerle kafasında birden doğan son derece ilginç kişisel görüşlere denir.


ESKİZ: Bir resme başlamadan önce yapılacakları tasarlamak,taslak,ön çalışma.


ESPAS: Kompozisyon elemanları içinde bırakılması gereken anlamlı boşluklara denir.


ESTETİK: Sanatta güzellik,duygulara hoş gelen anlamına gelir.Güzelliğin insan aklı ve duyuları üzerindeki etkilerini konu alarak ele alınan felsefe dalı.


FANTEZI: Tasarım ve hayal demektir. Sanatçının fantazisi denince sanatçının tasarım ve hayal gücü anlaşılır.


FİGÜR: İnsan ve hayvan resimleri.


FİGÜRATİF: Resim ve heykelde doğayı ve nesneyi biçim olarak gösteren eser. Son zamanlarda soyut sanatın ortaya çıkmasından sonra, eserde doğadan istifade edildiğini belli etmek için figüratif terimi kullanılarak sanatçının doğacı anlayışı açıklanmaktadır.


FİKZATİF: Pastel resimlerde boyalar, sarsıntı ile kağıdın üzerinden dökülebilir yada rutubet etkisi ile bozulur. Boyaların dökülmemesi için fikzatif denen sabitleyici sprey hazırlanmalı ve çalışma fikse edilmelidir.


FLOMASTER: Keçe veya cam elyaf uçlu kalem.


FORM: Resim ve heykel sanatında yapıtın tümünü kapsayan ışık-gölge,açık-koyu, dış görünüş, bünye, anatomi gibi o yapıtı oluşturan elemanların tümü.


FRESKO: Kireç ve mermer tozu karışımı yaş sıva üzerine yapılan resim…Duvar resmi.

FÜZEN: Söğüt ağacı dallarından yapılan ve desen çiziminde de kullanılan bir tür kömür.


GRAFİK SANATLAR: Yapılan resimleri türlü baskı teknikleriyle çoğaltma sanatı. Dürer’ den bu yana gittikçe gelişmiş olan grafik sanatlar özellikle çağımızda büyük bir gelişme kaydetmiştir.

GRAFİTİ : Stilize edilmiş insan figürleri, çeşitli yazılar ve renklerle, özellikle kent sokaklarına uygulanan, kendiliğinden anlatım biçimi.

GRAVÜR : Metal levhanın kazılmasıyla yapılan baskı tekniği.


GELENEKSEL SANAT: Akademik sanat. Belli kurallara göre yapılmış eser.


GOTİK: Ortaçağ sanatında bir üslup devresidir. Bu ismin ortaya çıkmasında italyan ressam Ghiberti nin rolü olmuştur. Barbar sanatı olarak bilinen gotik daha çok mimaride uygulanmıştır. Fransız mimarisinde gotik üslubu rönesansa kadar sürmüştür.


GÖRSEL SANATLAR (PLASTİK SANATLAR) : Çizgi, boya ve hacim veren maddelerle göz duyumuzu algılayan sanatlara denir. Resim, heykel, mimari ve fotoğraf sanatı gibi.


GRAVÜR: Çok eski bir baskı tekniğidir. Bu baskıya çukur baskıda denir. Kalıp olarak çinko,bakır gibi metal levhalar kullanılır. Keskin uçlarla oyma ve aside yatırma şeklinde basılacak kısımlar oyulmuş olarak kalıp hazırlanır. Daha sonra mürekkep verilerek preste basılır. Gravür bir eserin kazıma suretiyle yapılıp kağıda aktarılmış şekline reprodüksiyon denir.Bu baskı türüne Çinko baskı da denir.


GÜZEL SANATLAR: Beş dalda gruplandırılır. Mimari, resim, heykel, müzik ve edebiyattır. Bunlardan mimari, resim ve heykele plastik sanatlar denir. Plastik sanatlar deyimi bu sanatların üç boyutlu oluşu ve derinlik ifadesinin bu sanatların anlatım alanına girmesi.


HAREKET: Çizgi ve yüzeylerde yapılan yön değişiklikleri resme hareket kazandırır. Genel olarak yatay ve dik çizgiler durgunluk; eğik ve kavisli çizgiler de hareket yaratır. .Resimde simetri nasıl monoton bir etki bırakırsa ,hareketsizlikte durgunluk verir.


HAT SANATI: Arap harflerini kullanarak yapılan ve resimsel bir estetik değer taşıyan yazı sanatıdır.

HATTAT : Hat sanatıyla uğraşan kişiye “güzel yazı yazan sanatçı” anlamına gelen “hattat” adı verilir.

HEYKEL : Çeşitli maddelerden yontulmak, yoğrulmak yada kalıba dökmek suretiyle yapılan ve bir düşünceyi canlandıran üç boyutlu sanatsal obje.

IŞIK-GÖLGE: Model çizgi ile tesbit edildikten sonra işlenişi ışık-gölge ile sağlanır. Böylece modelin hacim ve derinliği daha belirgin hale gelir. Işığın aydınlatma derecesine genel olarak ton denir.


İDEALİZM: Hayali düşüncelere yani idelere göre eser yaratma görüşüdür. Eski yunan klasik dönem anlayışı. Descartes, Goethe ve Hegel idealist felsefesinin öncüleridir.


İLKEL SANAT ( Primitif sanat): lkel kavimlerin sanatı. Mimarilerinde ağaç, saz, balçık kullanılır. Resim yalnız eşya süslemelerinde kullanılır.


İLLÜSTRASYON: Her hangi bir konunun resimle anlatımı. Kitap resmi.


İMGESEL RESİM: Gerçekleşmesi olanaksız veya çok güç olan konuların resmini yapmaktır.


KAİDE: Bir sütunun oturduğu alt kısım. Mermer kaide de denir.


KALİGRAFİ: Güzel el yazısı demektir. Hattatların yazdıkları sanat yazılarına denir.


KANON: İnsan figürünün çiziminde kullanılan orantılar ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini içeren bir kural yada sistemdir. Kanon “modül “ adı verilen bir ölçü birimini temel alır.

KAPALI (klasik) KOMPOZİSYON: Resme alınan öğelerin tümünün, tablo sınırı içinde bırakıldığı kompozisyon türü.


KARTUŞ: Etrafı kabartmalı bitki motifleri ya da silmelerle çevrili kitabeliklere denir. Kartuşlar bilhassa barok mimarisinde sık sık kullanılmıştır. Bu kartuşların içine yazılar, sancaklar ya da amblemler resmedilir.


KAVRAMSAL: Düşünerek anlaşılan, düşünerek algılanan.


KIRIK RENK: Esas rengi biraz öldürülmüş renk.


KLASİK: Her zaman için beğenilen,modası geçmeyen,eskimeyen eserlere verilen ad.

KOLAJ: Kağıt, kumaş, plastik, boya vb. malzemeler ile bir yüzey üzerine yapılan resim tekniğidir.


KOMPLEMANTER (Tamamlayıcı) ZITLIK: Renk çemberinde karşı karşıya bulunan renkler, karıştıkları zaman, ışık olarak “ beyaz”, boya olarak “ gri” yani renksizlik yaratırlar. Kırmızı-Yeşil, Sarı- Mor, Mavi- Turuncu renk ikilileri, ana renklerin renk dairesindeki zıtlıklarıdır. Bu renkler aynı zamanda aralarında bütünleyici-tamamlayıcı özelliğe sahiptirler.

KOMPOZİSYON: Ritm,denge,hareket,oran,kontrastlık,armoni gibi elemanların tablo alanına matematik ve geometrik ölçü ve düzenlerde yerleştirilmesidir. Parçaların bir bütün içinde, bir düzen gösterecek biçimde bir araya getirilmesidir.


KONTRASLIK (Renk zıtlıkları) : Zıt renklerdir. Bunlarda renk çemberinde bir birinin tam karşısına denk gelen renklerdir. Mavi- Turuncu , Kırmızı- Yeşil , Sarı- Mor gibi. Zıt renkler bir birinin kuvvetlerini artırır, şiddetlendirir.


KONTUR: Kenar çizgisi.

KROKİ: Görülen yada tasarlanan şeyi not alır gibi ayrıntısız olarak çizmek.


KROS: Matbaacılıkta kullanılan bir terimdir. Montajı yapılan filmlerin kaymaması için köşelere atılan + şeklindeki işarete denir.


KSİLOGRAFİ: En eski baskı türlerinden biridir. Yapılış şekli bakımından linolyum baskıya benzer. Kalıp olarak tahta kullanılır. Bu yüzden de bu baskı türüne Ağaç baskı da denir.


LAK: Bir tür vernik. İlk zamanlar lakın sadece siyah ve beyaz renkleri vardı. Sonraları altın ve gümüş rengine benzeyen tozların ilavesi ile yeni bir rengi elde edildi. Eğer 30-40 tabaka sürülürse kesilebilir tabakalar elde edilir. Lakı çinliler bulmuştur.


LAVİ: Çini mürekkebini sulandırarak fırça yardımı ile yapılan resimlere denir. Bu resimlerde çini mürekkebi yerine tek renk suluboya da kullanılabilir.

LEKE: Resim yüzeyi üzerine boya ile yapılmış iz.


LEKECİLİK : Renk lekelerinin ve damlalarının kullanılması.Sanatsal yaratmada rastlantısallığı öne çıkarır.


LİNOLYUM BASKI: Özgün bir baskı türü Linol Baskı ,linolyum denen bir çeşit yer muşambası üzerine kazıma yöntemiyle kalıp hazırlama ve boya verme yöntemiyle basılır. Bu baskıya yüksek baskı da denir. Ağaç baskısı gibidir.


LİTOĞRAFİ: Bir taş baskı tekniğidir. Yağı emen bir çeşit taş üzerine zımpara yapıldıktan sonra, yağlı kalem ve mürekkeplerle sulu ve yağlıboya etkisinde istenilen resim çalışılır.


LOGO: Her hangi bir marka,şirket ve firma isminin özgün bir yazı karakteri ile tasarlanması ve sürekli bu karakterin kullanılmasına denir. Örnek; coca -cola markasının hep aynı tasarımda kullanımı gibi.


MİTOLOJİ: Bir milletin yarattığı ve inandığı efsanelerin tümüne verilen addır.


MODELAJ: Kil gibi şekillendirmeye uygun malzemeleri şekillendirmeye denir.


MODLE ETME: Resim ve heykelde form verme işi. Üç boyutlu gösterme çabasıdır.


MODÜL: Bütünü oluşturan parçalar. En küçük parça, birim anlamında.


MODÜLASYON: Farklı renk değerleriyle bir birine bağlı geçişler. Cezanne ‘ nin resimlerinde mödülasyonu görmek mümkün.


MONOTİP BASKI: Tek bir baskı olanağı veren grafik tekniğidir. Gravür gibi basılan yönteminin yanı sıra cam üzerine de basılan şekli vardır. Cam üzerine rulo merdane ile matbaa mürekkebi sürülür, üzerine kağıt konarak kağıdın üstüne sert bir uçla çizim yapılır ve basılır. Degas çeşitli monotipler yapmıştır.


MONOGRAM: Sanatçı isimlerinin başlangıç harflerine denir.


MONOGRAFİ: Yalnız bir sanatçının hayat ve eserleri hakkında yazılmış kitaba denir.


MONOTOMİ: Tek düzelik.


NAİF: Çocuksu bir anlam ve yapım özelliği taşıyan,eğitim görmemiş amatör sanatçı ve bunların eserlerine denir.


NATÜRMORT: Hareketsiz durgun doğa anlamına gelmektedir. Ölü doğa.


NÜ: Çıplak insan konu alan resim.


NÜANS: Renk ayrıntısı,renk derecesi.

 POSTMODERN: Postmodern sanat anlayışı, modern ve özcü sanat anlayışlarından 20.yüzyılda en radikal şekilde kopuşu ifade eder. Gerçekten de bu radikal kopuş, sanatın tanımlanması ve değerlendirilmesiyle, onun estetik etkileriyle ilgili bütün modernist kavrayışları yerle bir eder.

Postmodernizm, sanat eserini güzel kılan şeyin, eserin içkin biçimsel özellikleri olmadığını; belli bir kültür dönemini karakterize ederek, tarihsel değerleri ve uzlaşımları olduğunu ileri sürer. Postmodernizm ile birlikte sanatın ve sanat eserinin ‘’biricik’’ değil de, ‘’yenileyici’’ olabileceği bir ilke haline getirilir. Postmodernist anlayış bir zanaat ürününü de pekala sanat olarak tanımlar. Bu şekilde çoğulculuğun savunuculuğunu yapan postmodernist sanat anlayışı, kes-yapıştırın veya montajın önemine de vurgular. Bu sayede sanat alanını genişletir. Postmodernist anlayış bir zanaat ürününü de  sanat olarak tanımlar.


ÖZGÜN: Orijinal, benzersiz, otantik.


PANORAMA: Bir noktadan bütün çevrenin görünüşünü gösteren manzara resimlerine denir.


PASPARTU: Ortası boş olarak,çerçeve şeklinde kesilmiş mukavva yada kartonlara denir. Resme daha rahat bakma kolaylığı sağlar.


PATİNE : Bronz, bakır ve bakır karışımı eşyaların üzerinde oksitleşme nedeniyle oluşan, yeşil, kahverengi ya da siyah renkteki tabaka. Heykeller üzerinde çeşitli maddelerle yapay olarak da patine uygulanabilmektedir.


PERSPEKTİF: Doğadaki varlıklar,bize yakınsa gerçek ölçüleri ve renkleri ile görünür. Bizden uzaklaştıkça küçülüyor ve renkleri de soluyor hissini verir. İşte gözümüzün bu görüş hissini resimde çizgi ve renk olarak gösterme işine Perspektif denir.


PEYZAJ: Konusunu doğanını bir parçasından alan resimlere denir. Bu anlamda doğa çalışmaları ilk olarak İspanya’ da El Greco ile başlamıştır. İkinci derecede figürlerin arkasında fon olarak kullanılan manzara resmi Rönesans ve Rönesans öncesinde de görülmektedir. Barok sanatta, Rembrandt ve Rubensi’in yanında Velazquez’ in de manzara resimleri vardır.


PİGTOGRAM: işaret,gösterge,simge. Kolay kavranan kavranılınca kolay unutulmayan(iz bırakan),işaret ve sembollere indirgenmiş bilgi ve mesaj taşıyıcılarıdır.


PİTORESK RESİM: Boyanın kendi güzelliğinin görünüşüne önem vererek yapılmış doğa resmi.


PİYASA GRAFİĞİ: Ticare piyasa grafiği. Kimlik simgesi( ekslibris), afiş, endüstrinin gerek duyduğu kutu resimlemeleri yani ambalaj tasarımları, kitap ve dergi resimlemeleri ve kapak resimlemeleri gibi. İlk kez 19 yy.’ da piyasa (endüstri ) grafiğine ihtiyaç duyulmuştur. 1975’ lerden sonra ise bilgisayar grafiği önemli bir yer tutmuştur.


PLAN: Cisimlerin atmosfer içinde uzaklaştıkça renklerini değiştirmeleri,hacimlerinin ve boyutlarının farklılık göstermesi resimde plan farklılıklarını meydana getirir. Birinci Plan: Bize en yakın olan kısımdır. Burada bulunan tüm biçim ve renkler en ince ayrıntılarına kadar görünürler. İkinci Plan: Cisimlerin biçim ve renkleri ,birinci plandaki kadar tüm ayrıntıları ile görünmezler. Biraz renk kaybı görülür. Üçüncü Plan: Cisimler burada sanki bir sis perdesi ile kaplanmış gibidir. Dördüncü Bölüm: Resimde en geride bulunan dağ ve bulutların kapladığı sahadır. Artık biçimler ve renkler,havanın maviliği içinde erimiş ve yayılmış görünürler.


PLASTİK SANAT: Genel olarak boşlukta yer kaplayan sanatlara verilen ad.


POLİKRAMİ: Çok renklilik.


PORTRE: Belli bir kimsenin yüz ve baş karakterini gösteren resimlere denir. Baş,göğüs ve hatta dize kadar yapılabilir. En iyi portreler,başı biraz sağa veya sola döndürerek hareket sağlananlardır.


PRİMİTİF SANAT: İlkel sanat .İlk kavimlerin sanatı.


PROFİL: Bir şeyin yalnız yan taraftan bakıldığında görünen ve resmedilen şekli.


PROPORSİYON: Oran, nisbet. Bir alanın dengeli ve ahenkli bölünebilmesi için büyük parçalarla küçük parçaların arasındaki orana denir.


PSİŞİK: İç tepkisel.


RETROSPEKTİF SERGİ : Bir sanatçının yaşamı boyunca yaptığı eserleri içeren sergi.


RUTİN: Yaratmaya dayanmayan ve meleke haline gelmiş bir yetenekle yapılan çalışma.

SANAT: İnsan zekasının doğayı işlemesi,kendi amaçlarına göre onu etkilemesidir.


SANATÇI: Güzel sanatların her hangi bir dalında yaratıcılığı olan,eser üreten kişi.


SANATKAR: Bir işi ustalıkla yapan.


SANATSAL: Sanata ilişkin sanatla ilgili.


SANGİN: Demir oksitli, kiremit renginde bir boyadır. Sangin kalem olarak ve sulu tarzda Rönesans ve Barokta kullanılmıştır.


SEPYA: Mürekkep balığından elde edilen bir resim boyasıdır.
Serigrafi (İpek Baskı): Bir kasnak altına geçirilen ince dokulu bir bezin (ipek) yüzeyinde, çizilen bir resme uygun olarak boya gelecek kısımlar açık bırakılır, boya gelmeyecek kısımlar ise yağlıboya ile kapatılır. Sonra kasnak içine boya konularak cetvel gibi bir tahta ile boya kasnak içine yaydırılıp bezin kapatılmamış olan yerlerinden sızdırılarak kasnak altına konan resim kağıdı ya da bez üzerine geçirilir.


SİLUET: Bir cismin leke biçimindeki görünümü.


SİMETRİ: Bir eksene göre iki yanda, aynı mesafede karşılıklı olarak yer alma. Bir eksene göre aynı mesafede olma.


SÜMÜLTANE KONTRAST : Kendiliğinden yada “ anında zıtlık “ da denir. Açık yada koyu zemindeki renkler, olduklarından daha koyu ya da açık görünmesidir.


SİNEMATOGRAFİ: Hareketli resimlerle görüntü sanatı.


SİTİLİZASYON: Özelliğini bozmadan basitleştirilerek,esas görüntüsünü muhafaza eden çalışmalar.


SOMUT: Nesnel olarak varlığı algılanabilen.


SOYUT: Gözle görülüp algılanamayan ,hissedilen.


STATİK: Sanat eserinde kuvvetlerin dengesi ile yapılmış eserlere statik eser denir.


STORY-BOARD: Reklamcılıkta öykü tablosu anlamında kullanılır. TV için reklam amacıyla hazırlanmış bir filmin ana hatlarıyla grafik tasarımını anlıyoruz. Reklam filminin çekilecek her karesinin çizilip boyanması ile tasarlanır.


STRÜKTÜR: Eş yada bir birleriyle sık bağlantılı, benzer formların iki yada üç boyut üzerinde tekrarlanmasından Strüktür doğar. Her hangi bir objenin iç yapısal dokusu anlamındadır.


TASLAK: Sonradan çalışarak bitirmek üzere,bir resim yada heykelin önceden hazırlanan şekli.


TEKSTÜR: Objelerin dış yapı özelliklerini gösteren dokularına denir.


TEZYİNAT: Süsleme sanatı.


TİFDURUK: Çukur baskı yöntemidir. Gravürde olduğu gibi madeni plakaların kazınan ya da asitle yedirilen yerlerine doldurulan mürekkebi baskı yoluyla kağıt üzerine geçirme tekniğidir. Matbaacılıkta kullanılan ve çok iyi baskı sonucu alınan bir tekniktir.


TİPOGRAFİ: Farklı yazı karakterlerinden oluşturulmuş düzenlemelere ve bu tarz çalışmalara denir. Harf ve rakamlardan yola çıkılarak yapılan kompozisyon düzenlemelere denir.


TON: Rengin ışığa göre aldığı derecelerine ton denir.


TRAM: Matbaa dilinde kullanılan bir tür dokusal çalışmadır. Baskısı yapılacak bir resim,zemin veya fonun farklı dokusallıklarda hazırlanmasına denir. Film olarak hazırlanıp istenilen renkler verilerek basılır.


TRANSFORMASYON: Bir konudan diğerine değişiklik getirmektir.


TURKUAZ: Türk mavisi anlamına gelen turkuaz rengi yeşile çalan açık bir mavidir. Türk çinilerinde kullanılmıştır.


TUŞ: Fırçanın tuval üzerinde sağa sola,aşağı yukarı hareket ettirmeden bıraktığı iz


ÜSLUP: Yol,tarz, sanat stili.


VALÖR: Bir rengin en açığından en koyusuna kadar olan dereceleri.


VİZÖR: Resmi yapılacak kompozisyonu çerçeveleme olayına ve hazırlanan dik açılı içi boş çerçeveye verilen isimdir.


VALÖR: Bir rengin en açığından en koyusuna kadar olan dereceleri.


VİZÖR: Resmi yapılacak kompozisyonu çerçeveleme olayına ve hazırlanan dik açılı içi boş çerçeveye verilen isimdir.


VİTRAY: Dekoratif amaçlı cam kesme, boyama ve süsleme tekniğidir. Temel malzeme cam olacak şekilde bir çok farklı uygulanış yöntemleri vardır.


Yağlıboya: Karanfil yağı, keten yağı, haşhaş yağı, ceviz yağı gibi yağlar kullanılarak yapılan boya.